İlkokula başladığım yılın ilkbaharındayız sokakta arkadaşlarımla ip atlıyorum. Hani iki kişi sallar diğerleri sırayla atlar, yanan ipi sallayanlarla sırayla yer değiştir; işte ondan...
Bu arada bu neslin çocukları ip atlamayı beceremiyor. Evde çocuğunuz varsa deneyin. Hatta playstation’la oynayamıyorsunuz ya da Angry Birds de onun kadar yüksek puanla seviyeleri atlayamıyorsunuz diye alay ederse hemen bir ip çıkarın. İki düz, bir ters ve de çapraz atlayıp akıllarını uçurabilirsiniz. Sonra günün kalanında, kafayı gözü yarma pahasına, o iple verdikleri mücadeleyi seyredip eğlenin.
Aramızda bir arkadaşımız var ki; hepimizden uzun. Haliyle ipi onun boyuna uygun sallamak da epey zor oluyor. Ben kendi adıma elimden gelini yapıyorum. Kolum nerdeyse yerinden çıkacak. Küçükken çok sık çıkardı kolum. Büyüyünce geçti. Bir arkadaşım var, onun kolu halay çekerken falan çıkıyor. Öyle alışmış ki; tekrar geri yerine takıp halaya devam ediyor.
Benim de hikayeyi anlatasım yok gibi! Sürekli başka bir tarafa doğru kayıyorum J
Neyse bu “Uzun” durduk yere de uzun değil! Sözüm ona ilkokul üçe gidiyor ama sınıfta kala kala üçüncü sınıftan ileriye geçememiş, rivayete göre ilkokul beş olması gerekiyormuş.
Kızların hepsi pire gibi öndeki ne derse onu harfiyen uygulayıp seriyi tamamlıyor. Bizim Uzun biraz da kazulet çıktı ipe takılıyor sonra “siz sallayamıyorsunuz benden kaynaklanmadı” diyor. Tamam diyoruz “kız uzun” daha dikkatli sallayalım.
Bir iki derken biz anlayış gösterdikçe bir türlü yandığını kabul edip gelip ip sallama sırasını almıyor. Karşımda Emine; ip atlama sırasının kendisine geleceğinden ümidi kesmiş! Neredeyse ağlayacak, gözleri dolmuş... Onu öyle görünce nasıl içime oturdu anlatamam. Benim de hakkım yeniyor ama ilk Emine’nin sırası ya kendimi akıl edemiyorum herhalde!
Uzun, dördüncü ya da beşinci kez ipe takıldı ve yine “siz sallayamıyorsunuz” edebiyatına girişecekti ki; benim sigortalar attı.
Elimdeki ipi bıraktım. Bir hışımla koştum, bir çırpıda kızın üzerine çullandım. Var gücümle bir yumrukluyorum, bir tekme atıyorum, bir yumruk, bir tekme, bir yumruk...
Uzun kofti çıktı. Hiç bir şey yapamıyor ya da şaşırıp dondu kaldı! Sağlı sollu tekmelerim, acımasız demir yumruklarımla kızın hamle yapmasına bile fırsat vermiyorum. Çevremizde çocuklar donmuş bizi seyrediyor. Kimse ayırmaya çalışmıyor ne Uzun’u kollayan var, ne de bana dur diyen.
Tüm bunlar olurken bunun alışverişten dönen teyzesiyle annesi sokağın köşesinde gözüktü. “Ne oluyor orada” deyip beni, Uzun’a yapıştığım vantuzlarımdan koparıp aldılar. Annesi beni tuttu, kendine çevirdi, eli havada yükseldi yükseldi yükseldi... ve öyle kaldı. Tokadın suratıma inmesi lazım ama yooo kaldı işte öyle...
Yüce Rabbim bu kötü kalpli kadını bana vurmak istediği için oracıkta taşa çevirdi işte! Oh olsun.
Kafamı biraz kaldırınca gördüm ki; yüce Rabbim bu seferlik taşa çevirmemiş ama kadın bana vuramasın diye Kadir Amca’yı yollamıştı. (Kadir Amca aile dostumuz, birlikte masaj salonunda çalışacağım çocukluk arkadaşımın da babası)
Kadir Amca, kadının tuttuğu kolunu sert bir hareketle geri itti. Kadın da geriye doğru sendeledi. “Küçüçük çoğuğa vurmaya utanmayacak mıydın?” diye azarladı.
“Senin çocuğun benim kızımı dövüyordu adam” diye karşılık verdi Uzun’un annesi.
Kadir Amca elimden tuttu, yüzüme doğru eğildi baktı, kimsenin görmeyeceği şekilde göz kırptı.
Kadına döndü “bir kızının cüssesine bak bir de bu çocuğun! Bu kız, seni kızını nasıl dövsün akıllı ol kadın” diye ağzının payını verdi. Onları orada öylece bıraktık, el ele tutuştuk arkamızı dönüp yürüyüp gittik. Ben az evvel Truva savaşının yenilmez Aşil’i iken hemencecik yavru bir kuzuya dönüştüm.
Bu benim hayatımda yaptığım ilk ve son kavga oldu. Bu bir daha kavga etmemeye yemin ettim anlamında değil yine gözüm dönerse karışmam!
Daha sonraki birkaç yıl içinde biz başka bir şehre taşındık ama Kadir Amca ve ailesiyle bağımız hiç kopmadı. Ne zaman ailecek bir araya gelsek ve eski günler konuşulsa Kadir Amca bu hikayeyi anlatır. Hikaye onun anlatımında “küçük yürekli çocuğun kötü kalpli devi yerle bir ettiği bir kahramanlık hikayesine” dönüşür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder