11 Aralık 2011 Pazar

Bir fikrim var, isteyen çalabilir!



İsteyen çalabilir tabi. Bu bir nevi iltifattır, beni daha yaratıcı olmaya kendime daha çok inanmaya sevkeder.

Bir sabah işe geldim. Yarım saat kadar gecikmişim. Günaydın arkadaşlar diyorum ama beni pek duyan yok. Hararetli bir konuşmadır gidiyor. Hepsinin oratak tanıdığı birilerinden bahsediliyor. Biri; “allah onu kahretmesin” diyor. Diğeri; “ölse de çıksa aradan sevineceğim” diyor. Ötekisi de; “iyileşecek mi dersin” diye endişeli endişeli soruyor. Hayırdır geçmiş olsun diyorum. Kime ne olmuş? Öyle ya! şirketteki tüm arkadaşlarım tanıyorsa benim de tanıdığım birisidir ilgisiz kalmayayım. Boş boş yüzüme bakıyorlar. Bende daha boş boş bakıp karşılık veriyorum.

Numara yapmadığımı ve gerçekten sorduğumu anlayıp hafif küçümseyip cevap veriyorlar. Konuşulan dün akşamki diziymiş meğer. Ne ayıp şey benim yaptığım! ne seyrediyorum ne de karakterleri tanıyorum. Bayağı dışlanıyorum. Sonraki hafta kesin izleyeceğim. İzliyorum da.

Ertesi sabah beni de aralarına alacaklar eminim. Ama o da ne! beklenmedik bir şey oluyor. Hemen herkesin bir işi çıkmış kimse izleyememiş. Tamam diyorum, ben izledim anlatabilirim (böylece klübe girebileceğim). Heyecanla etrafım sarılıyor, başlıyorum anlatmaya ... Fakat karakterlere önceki olaylara hakim değilmişim... Anlatmam bir kabusa dönüşüyor. Başka bir diziden bahsediyormuşum gibi davranılıyor ve yine dışlanıyorum...

Yine olmadı. Olsun aklıma çalınası fikir getiren şey de bu oldu zaten.
Dizi arkası programı! Dizi bitir bitmez başlayacak. Bence Saba Tümer sunsun. Hem neşeli hem tartışma çıkarsa yönlendirebilir idareyi kaybetmez. Her akşam yine ünlülerden diziyi izleyen birini davet etsin. Kim ölsün, kim ölmesin, kim kimi terketsin, kimin foyası artık ortaya çıksın, kim sevdiğine kavuşsun başlıklarından kontrollü olarak biri seçilip tartışma başlatılsın, halk telefonla canlı bağlansın yorum yapsın, gazını atsın. Yemin ediyorum benim gibi dizi seyretmeyenler bile ertesi gün konuya uzak kalmamak, toplumdan kopmamak için hem seyreder, hem bağlanırlar. Dizi raytinginden daha çok rayting alan programlar olur...

Hem diziyi çekenler de beklentileri algılarlar. Bir nevi pusula olur, dizinin yaşam ömrü uzar. Mesela Muhteşem Yüzyıl’ın böyle bir strateji ile cumhuriyeti kurabileceğine bile inanıyorum.

Ne dersiniz?

1 yorum:

  1. Tv'yi paylaşamadığımız akşamlarda Ferhan'a yaptığım klasik açıklama 'Ama yarın herkes bu diziyi seyredip gelmiş olacak ,ben sap gibi mi kalacağım onların arasında ? '
    Aynı yerde çalışmışlığımız var mı kardeş ??

    YanıtlaSil