12 Ocak 2020 Pazar

Bu Koçluk da Benden Olsun!


80’li yıllarda geçen çocukluğumda kimsin, kimlerdensin sorusuna cevaben anne babanı söylemen yeterliydi. O zamanlar hangi aileden geldiğin, hangi evde yaşadığın, seni sen yapan unsurları ve kim olduğun ile ilgili temel bilgiyi ortaya koymaya yetiyordu.
Ama bugünlerde hiç öyle değil! “Kimsin” sorusu kendi başına bir kimlik kazandı ve soruyu da usulünce soranlar meslek !! sahibi oldu.

Kimim ben
Kendimi ne kadar tanıyorum
Kendimi nasıl tanımlıyorum
Potansiyelim nedir
Kendi içime ne kadar dönüyorum
Kendimi kabul ediyor muyum
Dünyayı sağlıklı algılıyor muyum
Hayatımın amacı ne
Mutlu muyum değil miyim
daha belki onlarcası…

Çığ gibi büyüyen  “kişisel gelişim”, hayat koçluğu, mutluluk liderliği” gibi, hayatımıza giren yeni mesleklerle,  bu soruların ve  “içimize dönmemizin!” “altın çağındayız.  Sosyal medyada, hasbelkader bir kişisel gelişim uzman veya hayat koçunu takibe başladığınızda,  sponsor linklerle karşınıza çıkan diğer onlarcasının üstünüze yıkılması işten bile değil!


Bizi içimize doğru bir yolculuğa çıkaran birer tur şirketi gibiler “ nakit ödersek indirim yapanlar, erken rezervasyon isteyenler, bir kez katıldığında, çevrendekileri de davete zorlayan bir saadet zinciri gibi çalışanlar…

Nasıl ve ne zaman buraya geldik?

Kendi kendimize mutlu mesut yaşarken 2000’li yılların başında  “biri bizi gözetliyor” ile başlayıp, devam eden yıllarda  facebook, twitter ve instagramla beraber “ ya ne olur biri de bizi gözetlesin” diye devam eden trend, kendimizden çok başkaları ile ilgilenmeye yöneltti bizi.  Kim, nerede, kiminle, ne yer, nerede gezer… diye  diye bakınırken kendimizi mi ıskaladık? Tam da bu noktada, bu  aşırı doz ‘dışsallaşmamıza’ ve beraberinde getirdiği tatminsizliğe, mutsuzluğa ve değersiz hissetmeye panzehir gibi, bu içselleşme serüveni mi çıktı?

İstikametin  “ kendi içimiz olduğu bu yolculukta, nasıl birden fazla kişiyle aynı araçta seyahat edebilirdik? Ya yanlışlıkla kendi yerimize yanımızdakinin içine yolculuk edersek ne yapacaktık?

Aralarında, kendilerini ifade etme şekli, deneyimleri ve başardıkları ile ilham veren  insanlar var. Onları dinlerken heyecanlanmak, harekete geçmek için istek duymak zor değil…  Peki ya sonra? Her daim bizi harekere geçirmek için, yönümüzü tarif etmek için yanımızda mı  olacaklar? Öyle ise bu  nasıl  kendi yolculuğumuz veya  kendi istikametimiz olabilecek?

Kabul ediyorum ki tüm yönlerimizin farkına vararak yaşamak bir sanat ve  her zaman bunu tek başımıza yapabilme yetkinliğinde değiliz.  İşte tam bu yüzden insan ruhuna bilimle yaklaşan psikologlar yok mu?

Ve sevgili psikologlar size de  sesleniyorum;  “neredesiniz?” Neden sahneyi bu kadar boş bıraktınız? Lütfen gelin, sizden çalınan rolü geri alın. Bizi kurda kuşa yem etmeyin!

Bu yazı da, siz psikologlara  ilham olsun, motivasyon olsun ! Yaman bir çelişki bile olsa, bu koçluk da benden olsun 😊

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder