İlk aşkım 4-5 yaşlarımdayken tanıştığım babamın iş arkadaşının oğlu Özgür’dü. Özgür aynı zamanda bir tatil aşkıydı. Birlikte midye kabukları toplamış kumdan kaleler yapmış, Eti Balık Kraker’leri birer iple sopalara bağlayıp balık tutuyormuş gibi yaptığımız eşsiz bir tatil geçirmiştik. Özgür’ü bir sonraki görüşüm bizim eve ailesiyle birlikte geldikleri akşam yemeğiydi. Aynı akşam babasının işi sebebiyle İngiltere'ye taşınacaklarını öğrenip perişan olmuştum. Mesafeli aşkların yürümeyeceğine o yaşta kanaat getirmiş olmalıyım ki, ilk aşkım Özgür’ü kalbime gömmüştüm.
İlkokul ikinci sınıftayken, bana göre sınıfın en yakışıklı ve en akıllı çocuğu olan, mavi gözlü, sarı saçlı Ersan bir gün altına büyük tuvaletini yapmış ve o gün Ersan’ı beğendiğime beğeneceğime bin pişman olmuştum. Böylelikle bir erkekte aradığım ilk ve en önemli özelliğin çişini kakasını tutması olduğunu anladım!
Ortaokuldaki öğretmenim, beğendiğim çocukla yan yana oturmamızı söylediğinde sevinçten ölüyordum. Sessiz sakin kibar bir çocuktu. Hatta biraz fazla mı sessizdi acaba? Bu mutluğuğum da uzun sürmedi; Anıl’ın ne zaman kendini gergin hissetse kitabının sayfalarını koparıp yediğini görünce dehşete kapıldım. Siz konuşmaya çalışıp birşeyler sorarken transa geçmiş gibi kitabını yiyen birini düşünsenize!
Lisedeyken bir tenefüs dönüşümde masamda psikoloji kitabının “O” harflerini sökülüp özenle boş bir defter sayfasına yapıştırılmış ve “O” harfleri dışındaki diğer harfleri el yazısı ile yazılmış “sOni sOviyorum” notunu buldum.
Amanınnn J Hemen önümdeki sırada oturan hoşlandığım çocuk da demek beni seviyordu ve ne kadar da sempatik bir yol bulmuştu bunu anlatmak için... Birkaç gün boyunca benim hülyalı bakışlarıma maruz kalmasına rağmen bir türlü açılmadı ve konuşmadı... Hatta birkaç üstü kapalı imada bulunup kendimce çocucuğu cesaretlendirdim de!Ayy hem yakışıklıydı hem de utangaç ne tatlı!
Bir Cuma günü okul çıkışı, sınıfın sürekli disipline giden en haylaz çocuğu Okan, önüme geçip “eeee ne diyorsun” diye sordu. Boş gözlerle bakıp “eğer çıkardığın son olayla ilgili aleyhinde ifade verip vermediğimi soruyorsan ‘ben bir şey görmedim deyip çıktım müdürün odasından merak etme’ dedim. “Onu biliyorum zaten, ne sorduğumu biliyorsun” dedi. Ehh ne soruyormuşsun diye tersledim. “Eee seviyorum işte seni ona ne diyorsun?” Kulaklarımdan yüzüme alev alev bir sıcaklık yayıldı. Üstüne atlayıp tırmalayıp ısırmak kafasına gözüne vurmak istedim. Onun yüzünden salak gibi günlerce diğer çocuğa hülyalı bakmakla kalmamış bir de imalarda bulunmuştum. Allahım ne utanç vericiydi!
Sonra üniversitedeyken bir çocuğu beğenmeye başladım. Ancak tedbirliyim artık! Kolay kolay kimselere hülyalı bakmıyorum. Aradan yaklaşık birkaç ay geçti ve onu, yeni kız arkadaşı olduğunu öğrendiğim bıyıklı bir kızla gördüm. Bayağı bildiğin bıyıklı, hatta favorili... Çocuğu beğendiğime nasıl pişman oldum anlatamam o nasıl bir zevktir ya o kızla çıkan bizim bakkal Sado ile de çıkar!
Öyle böyle bugünlere geldim işte. Yakın dönem hikayelerimi de ilerleyen yıllarda yani yakın dönem olmaktan çıktıktan sonra anlatırım belki.
Uzun lafın kısası o gün bugündür çok bir şey değişmedi, hep olmayacak şeylerin peşindeyim.
7’imde neysem 70’imde de o olacağım J
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder