Üniversite 1. sınıfın sömestr tatilinde Ankara’ya döndüm. Çete tekrar bir araya geldi. Aynı apartmanda oturduğumuz çocukluk arkadaşlarım; Özlem ve Ebru ile günlerimizin tamamını birlikte geçiriyoruz.
Bir önceki yaz üniversite sınav sonuçları açıklanıp İstanbul’da okuyacağım belli olunca topyekün hüzünlenmiştik. Bu hüznü dağıtmak için Zafer Peker’in dilimizi sonradan öğrenmiş gibi kırık bir Türkçe ile yorumladığı ve o yaz moda olan “Gidiyorsun bilmediğim uzaklara...” şarkısı bana ithaf edilmişti.
Çeşitli haylazlıklar, tüm ayrı geçen 3-4 ay boyunca baştan geçen hikayeler anlatıldı. Sınıfta, diğer bölümde, kantinde, serviste tanışılan yeni arkadaşlar özellikle hoşlanılan çocuklar...
Hikayelerin bu kısmında benden istedikleri verimi alamadılar.
Hiç dişe dokunur bir hikayem yokmuş!
Öyle şey olur muymuş?
İstanbul’un nüfusu Ankara’dan çokmuş, bu ihtimalleri arttırırmış. Öylemiş böyleymiş...
En sonunda İstanbul’a üniversite kaydını yaptırmaya giderken otobüste tanıştığım, squash dersi veren çocuğu aramam üzerine yoğun baskılar başladı.
Nasılsa sömester süresince Ankara’daymışım... Çocuk da Ankara’da yaşıyormuş, neden görüşmeyelimmiş...
Kurtulamadım ellerinden! Aramak istemiyorum. “Ne konuşacağım ben onunla” diye ayak diredim olmadı. Sonunda, ufak bir konuşma metni hazırlanmış elime tutuşturulmuş halde buldum kendimi. Kızlar da role-play’in diğer tarafında telefonda konuşan oymuş gibi yapıp beni hazırladılar!!!
“ Tamam, oldum ben artık” deyince telefonu çevirdim. Çaldı, çaldı, çaldı... ve sonunda devreye telesekreter girdi.Telefonu kapattım. Daha mutlu olmazdım. Hem kızları kırmamış hem de bu istemediğim konuşmayı yapmamıştım
Kızların suratı düştü.
-Telefonu çocuğun yüzüne mi kapattın sen?
-Hehehe yok, öyle bir şey yapmadım telesekreterdi sadece.
-Neyse canım kısmet değilmiş.
Ama yooo! Öyle kolay vazgeçecek gibi değiller.
Bu defa telesekreter için mesaj alternatifleri düşünüldü, kurgulandı, notlar alındı ve en sonunda birkaç deneme sonrası karar verilen mesaj metni elime tutuşturuldu. Bu karar verme sürecinde hem gerildim, hem yoruldum. Ben vazgeçtim hadi boşverelim desem ikna diyalogları devreye girecek ve daha çok yorulacağım en iyisi teslim olmak . Hem kızları da özlemişim huysuzluk yapmak eğlenceyi bozmak istemiyorum. Eğlenilen ben bile olsam !
Üçe kadar say, derin nefes al, hızlıca metni gözlerinle oku, hooop numaraları tuşla işte geliyorum telesekreter!
Dünyanın en uzun düşünülmüş telefon mesajıyla sana geliyorum. Bu kadar emek verdikten sonra kısa metraj bir filme metin bile yazılabilirdi. Olsun, çok güzel oldu, çocuk evde olup telefona bakamadığına yıllarca pişman olup bugünü kişisel tarihine kara gün olacak geçirecek!!!
Gün tarihe gerçekten geçti, ama nasıl?
Elimde mesaj metni, karşı tarafta; “Alo, aloo kimsiniz?” diyen bir ses...
Sen o kadar konuşma metni çalış, telesekreter çıksın telesekreter mesajı çalış çocuğun kendisi çıksın! Bu kadar hazırlanıp bu kadar hazırlıksız yakalanmak herkese kolay kısmet olmaz!
Güç bela toparladım.
-Selam Kaptan, ben Çiğdem... hani İstanbul’a giderken yolculukta tanışmıştık...
Ben sömester için Ankara’dayım. Immm düşündüm ki aramak iyi bir fikir olabilir, bir kahve içebilir ya da bir şeyler yiyebiliriz...(Konuşamıyorum ama çok güzel kahve içebilirim)
- Aa selam Çiğdem! (Bereket versin karşı taraftan ses geldi. Yoksa ben bu gerginlik ve soluksuz monologlarımla, freni patlamış önerilerime; buluşma, kahve, yemek derken bir hafta sonu tatili, bir yurtdışı tatili sonra bir nikah, iki çocuk diye devam edebilirdim...)
- Hııım hoşgeldin. Ne kadar buradasın?
- Sömestr bitmeden birkaç gün önce döneceğim. (Yer yarılıp içine girme ihtimalim olsa daha erken de ayrılabilirim)
- Peki güzel ararım seni
- Ok madem görüşürüz. (Bence beni daha akıllı ve cool hatırlıyorsun ve hayal kırıklığına uğradın)
- Hoşçakal
- Bye (Mümkünse görüşmeyelim, hatta karşılaşmayalım)
- Bye
-
O zaman, bir türlü bitmeyen bir konuşma gibi gelmişti bana. Şimdi düşününce, pizza sipariş ederken bile daha fazla konuşuyor insan.
Çetenin istediği gibi olmasa da bir anlamda dileği yerine geldi ve dişe dokunur bir hikayem oldu.
Sonunda ne mi oldu? İç sesimin arzusu gibi kimse birbirini bir daha aramadı! Görüşmedik, karşlaşmadık.
Tamin ediyorum 2 çocuklu, kel ve göbeklidir şimdilerde J
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder