Ortaklar Caddesi’nde uzun yıllar oturduğum evimin bahçesinde bir gelincik ailesinin yaşadığından epeydir şüphelenmekteydim. Bir süre “kedidir kedi” diyerek kendimi geçiştirdim. Bir süre de sadece geceleri gezen, iri kıyım, Türk tipi yer sincapları olduğuna kendimi inandırmaya çalıştım. Bu zorlama tanımı, Kanada’dan döndükten sonra geliştirdim. Oradayken şehrin içinde, evlerin pencerelerinde, balkonlardaki sincapların, geceleri arka bahçede çöpleri karıştırmaya gelen rakunların yokluğunu hissettiğimde uydurduğumu söyleyebilirim.
Hatta öyle ki kuzey Vancouver’da sokakta ayı bile gördüğünü söyleyenler vardı. Ama bunun eksikliğini hiç hissetmedim! Bizim memlekette otobüse minibüse bile biniyorlar...
Gelelim gelincik ailesine! Kendilerinin gerçekten gelincik olduklarından emin olduğum gün aklımdan şüphe duyduğum güne denk gelir.
Bir Pazar sabahı orman yerine sahilde yürümeye karar verdim. O gün aklımda yürümekten çok tarihi Kireçburnu Fırını’nın çay kurabiyeleri var. Biraz yürüyüş, temiz hava, hemen kurabiyeleri alış, eve dönüş...
Sahildeki Çin Konsolosluğu’na yaklaşırken denize giren birisini farkettim. Hatta bir kadın! Üzerinde yüzücü mayosu, başında bone, denize giriyor. 60-65 yaşlarında ... Kasım ayının ortasındayız. Meczup mu acaba? Ben üzerimde polarla yürürken bile hafif üşüyorum. Utanmadan durup kadına baktım. Gülümseyip el salladı ve yüzmeye devam etti. Ben de şuursuz el sallayıp karşılık verdim. Sanki dünyanın en normal şeyi! "Acaba kışın yeni yılı kutlamak için denize giren Çinli’lerden mi?" "Kadın Çinli’ye benzemiyor, hem ne bizim yeni yılımız ne de onların..."
İçimden söylene düşüne Kireçburnu Fırın’ının önündeki parka kadar gelmişim. Küçük çingene çocukları halka yapmış bir tane martıya bakıp ekmek atıyorlar. Ne olmuş martıya niye uçmuyor diye yaklaşıyorum...
Martı değil ki bu! Neydi bu kuş! Neydi? Hani kocaman gagalı anavatanı Avusturalya olan... Pelikan bu! Bildiğin pelikan...
Böyle bildiğin pelikan falan diyorum ama uzun yıllar pelikanı mürekkep şişesi üzerindeki resminden bilen, sonrasında belgesellerle hakkında biraz daha çok şey öğrendiğim, yıllar sonrada en fazla bir iki kez hayvanat bahçesinde gerçeğini gördüğüm bir kuş kendileri...
Kurabiyelerimi aldım arabada yiye yiye eve doğru sürüyorum. Bolca kurabiye yiyip sarhoş olmak ve gördüklerimi unutmak istiyorum.
Aynı günün akşamındayız. Bahçeyi sulamak için dışarı çıktım. Çalışkan yan komşum benden önce başlamış bile. Onun daha fazla sulayıp bahçesinin benimkinden güzel olmasına tahammülüm yok! Zaten bahçede benim geçirdiğim süreden daha fazla vakit geçiriyorlar. Her ne kadar ben daha uzun süre ikamet eden biri olarak kümülatif olarak önde bile olsam son dönemde birim zamana düşen vakit geçirme oranında onlar epey ilerdeler.
Neyse, hem sohbet ediyor hem de bahçeyi suluyoruz. Bir ara Turgay’a “bugün ben neler neler gördüm” diyesim geldi vazgeçtim. “Bizim komşu meczup galiba evin kelepir fiyatından anlamam lazımdı” gibi bir fikre kapılsın istemiyorum.
Size de olur mu? İnsanın söylemek istediği belli şeyler varken onları bir kenara bırakıp başka konu bulup konuşmaya devam etmekte zorlanır. Bana olur. Tam o durumdayım ama yapacak bir şey yok.
O sırada aklıma bahçede gördüğüm, kedi olmadığından emin ama sansar mı gelincik mi olduğundan da emin olmadığım hayvanlarımızdan bahsetmek geldi. Bu defa da gözlerini korkutup evden kaçırtmaya çalıştığım düşünülebilir miydi acaba? Ki ben kiracı olarak 13 yılı aynı evde devirmiş üstüne üstlük karşı daire sakinlerinden üç ev sahibi eskitmiş biriyim. Potansiyel zanlıyım. Ehhh yeter ama! Daha fazla tutamadım ve sordum.
-Turgay
-Gece geç saatlerde benim bahçe duvarımdan başlayıp sizin tarafa doğru ilerleyen bir çift gelincik geçiyor sen hiç denk geldin mi?
-Evet tabi! Her gece 22.45 de geçiyorlar.
-Biri erkek diğeri dişi. Biri tek renk diğerinin göğsünde beyaz bir parça var. Senin bahçe duvarından başlayıp bizim bahçe duvarının sonundan aşağıya inip gözden kayboluyorlar.
Vay anam! Adam belgesel yapımcısı gibi! Ya da onların bahçeden daha net çekiyor!
Duyduklarımla sersemlediğimi farkettirmemeye çalışarak;
-Ne güzel, daha önceki komşularım ya denk gelmemiş ya farketmemişler demek .
-Nihayet gördüklerimde yalnız değilim
diyebiliyorum.
Ama Turgay! Saat konusunda samimi değilsin demek üzereydim ki; gelincik ailemiz gözümüzün önünden son derece hızlı adımlarla ilerleyip gözden kayboldu.
Saate baktım : 22.50 yi gösteriyordu...
Turgay’ın gözlemleri ve doğanın saati şaşmaz deyip saatimi beş dakika geriye alıp ayarımı yaptım.
Bugün düşünüyorum da sabah gördüklerimi de paylaşsam aynı netlikte açıklamalar gelir miydi ?