18 Ekim 2010 Pazartesi

Benden daha başka var mı?

Son günlerde  alışverişteyim çıkamadığım zamanlarda da aklım orada . "Yaratıcı ol
kombin yap"  dergilerini alıp mevcut gardrobumdan mucizeler çıkarmaya çalıştım
ama daha çok alışverişim geldi. Dedim al-al bak-bak nereye kadar. Kendimden
sıkıldım daha yararlı bir şeylerle uğraşmak istedim  aklıma yarım kalan
suluboyalarım geldi sonra bir baktım kendimi internetten eksilen boyalarımın
yenisi almaya çalışırken buldum  ve hemen vazgeçtim.

Geçen akşam Julie ve Julia  isimli filmi seyrettim. Bu defa kendimi Fransız
mutfağının inceliklerine vermeyi düşündüm. Film biter bitmez amazon .com da
buldum kendimi gerçek hayat hikayelerinden yola çıkarak senaryolaştırılmış
filmin 2006 yılında hayata gözlerini yummuş olan kahramanının 5 yıldız rating
alan kitap serisi “Mastering  Art of French Cooking” (Fransız Yemek Sanatında
Ustalaşmak) sadece 53 USD... Fark ettiyseniz yine bir şey almaya çalışıyorum.
Sonra hemen kendimi yaptığım yemeğin tadına bile bakmayan sevgilime küstüğüm
sahnenin içinde düşündüm. Bu hayali çok gerçekçi buldum ve yemek pişirme
sevdasından vazgeçtim.

Tüm bunların olduğu günün ertesi sabahı ormana gidip yürümeyi düşündüm.
İstanbul’u sel aldı haberlerini izledikten sonra ondan da vazgeçtim.

İşe yarayayım istedim; kırılan ayakkabı çekeceğinin yenisini almaya İkea’ya
gitmeyi düşündüm sonra havanın kapalı ve yağmurlu olması sebebiyle Anadolu
yakasının 1/3 ünün orada olacağını düşünüp vazgeçtim. (fark ettiyseniz yine bir
şey almaya çalıştım  ) Bu arada yakın bir zaman istatistiğine göre İkea
Ümraniye dünya üzerinde en çok ziyaret edilen mağazaymış… Vay anasını!!!
Kahvaltı hafta içi 1 tl olunca kadınlar günlerini evde değil İkea’da
düzenliyorlar. Aslında buradan dünya üzerinde kadın günlerinin en çok olduğu
şehrin İstanbul seçilmesi lazımken bunun yerine tüm puanları İkea topluyor.
Olsun ben canı gönülden o kadınlarımızı tebrik ediyorum onlar gönüllerimizin
birincisi .

Laf aramızda mağazayı ilk açan ekibin içindeydim yani bir fiil Ikea’da çalışmış
birisiyim ama sorun “bir kez olsun 1 TL lik kahvaltıdan yiyebildin mi diye”
cevabım hayır. Zaten hayatım boyunca fırsatları değerlendirebilen bir insan
olamadım hiç…

Neyse konumuza dönelim. Konumuz ne mi? Hatırlatayım; konumuz benim iç sıkıntımı geçirmek için yapacak bir şey aramam ve alışverişe olan eğilimim. Yaşar Kemal’in Ada Hikayesi dörtlemesini okuyorum. 3. cildin sonuna  gelmeye 50-60 sayfa var ama bir türlü bitiremiyorum elim gitmiyor (bu arada her cilt 400 sayfadan fazla) 4. Ve son kitabın henüz basılmadığını ve aslında Yaşar Kemal’in yaşlandığı için yazamadığı ya da tamamlayamadığı bilgisini (doğru-yanlış bilemiyorum) aldığımdan beri hevesimin kaçtığını ve kalanını okumak istemediğimi hissediyorum. Onu bitirmeden yeni bir kitaba başlamak istemiyorum. Bu çelişkiden beni kurtaracak biri var mı? Ya da Poyraz ölüyor mu ölmüyor mu? Biri bana söylesin.

Bu arada Yaşar Kemal’e bu zaman kadar Nobel edebiyat ödülü verilmemiş olmasının
Nobel adına  ne büyük bir ayıp olduğunu, edebiyat ödülü bir yana sadece bu
romanı ile bile nobel barış ödülü alabileceğini düşündüm sonra bu ödüllerin
samimiyetsiz tamamen bir network işi olduğuna karar verdim.

Konumuza tekrar geri dönüyorum. Aslında başladığım yere geri geldim.

Uyuyasım, yemek yiyesim, internette gezesim ve televizyon seyredesim var.
Bunların dışında başka hiçbir şeyle ilgilenmek istemiyorum. Mevsim dönümü
depresyonunda mıyım? Yoksa mevsim dönümü tatminsizliğinde mi?

Benden daha başka var mı?

Beni seven arkamdan gelir mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder