23 Ocak 2021 Cumartesi

13. Burç

 Son 5-6 yıldır, doğum günüm ‘20 Ocak gününün, kendimi ait bildiğim Oğlak burcu değil de, Kova burcu olduğunu söyleyen bir takım hatırı sayılır astrologlar var.

Öyle bir anda 40 yıllık taşkafa Oğlak olmayı bırakıp, aklı bir karış  havada bir Kova olamazdım. İstesem bile Kova olmayı bilmiyordum...


Oğlak burcumun yönetici gezegeni, yani bir nevi bayan Rottenmeier’ı* olan Satürn’ün eğiten öğreten, cana kasteden sert kimliğiyle son yıllarda yeterince cebelleşmiştim. Aslında Kova olmak, Satürn’den kurtulmak için de harika bir fırsat olabilirdi... Ve deneyecektim.



Başta biraz zorlandım.

 

Yıllardır hem ağırbaşlı, hem sağ duyulu, hem de taşkafalı bir Oğlak olduğumu (olmam gerektiğini)  okuyarak büyümüş, kendimi buna göre eğitip şekillendirmiştim.

Şimdi  dahilerin burcu, aklı bir karış havada Kova burcuna geçmek için gerekli  donanıma sahip değildim. Birkaç ay boyunca, aylık burç yorumlarımda, hem Oğlak, hem Kova okudum. Sonraları sadece Kova’yı okumaya devam ederek kendimi az da olsa havaya soktum.

Her ne kadar yaman bir çelişki de olsa, artan yaşı ile çocuklaşan Oğlak  karakterinin verdiği hafiflikten aldığım kuvvetle, iyi bir Kova olma yönünde kısa zamanda güzel gelişmeler gösterdim.

Artık yıllardır canıma okuyan Satürn’den kurtarmıştım paçayı...

 

Ya da öyle sanıyordum!

 

Mutluluğum pek  kısa sürdü.

 

2020’nin sonlarına yaklaşırken,  yeni yılda Satürn gezegeninin  Kova burcunda etkili olacağı, 3 yıllık bir dönemin başlayacağını öğrendim. Bu insafsızlıktı ve bu zamansız taraf değiştirme, tam da  taş kafa bir Oğlak’a yakışmıştı.

Bilsem 6-7 ay daha dişimi sıkıp Oğlak’ta kalmaz mıydım, 2021 ile başlayacak güzel günlerin hayalini kurmaz mıydım?

 

Ohh! kaldım mı şapşal gibi ortada! Satürn yine ders vermeye devam ediyordu hatta bu defa biraz da alaycı bir tonla...

 



Ancak bir şekilde, taşkafalılığa rağmen Kova’nınki gibi bir yaratıcılık da hasıl olmuştu...

Karar verdim, hayatımın dümenine geçecektim;  ne Oğlak, ne Kova’ydım ya da her ikisi de bendim. Her iki burcun en güzide özelliklerini bünyede toplayıp, gelecek günlerin en güzel taraflarını yaşayacaktım.

Nihayet kendi icadım 13. burç;   Kovalak burcuyum ve 20 Ocak günü doğmuş olan herkesi beklerim.

 

 

 

*Bayan Rottenmeier- Clara’nın mürebbiyesi; yaşama sevinci ve heyecanı olmayan, soğuk, gıcık , sinirli, değişikliğe muhalefet, renksiz, küf kokulu bir tip.

15 Ocak 2021 Cuma

Aklınızda kalacağına midenizde kalsın!

 Obez olmaya bir  porsiyon iskender mesafesindeyseniz yiyin gitsin! Aklınızda kalacağına midenizde kalsın!

 


Ama bir an evvel vücudunuzun ideal dengesini bulmak için değiştirmeniz gereken alışkanlıklarınızı keşfetmeye  başlayın. Bedenimiz, yaşadığımız süre boyunca, iyi bakmamız gereken tek varlığımız. Arabamızı düzenli servise götürüyoruz, evimizi belli periyotlarda temizliyor, boya badanasını yaptırıyor, yeniliyoruz. Ayakkabıları lostraya, ceketleri, ve hatta halıları kuru temizlemeye yolluyoruz…

 

Bu kadar iyi baktığımız  halde evimizi satabilir, arabamızı ve eşyalarımızı değiştirebilir, gardrobumuzu topyekun  yenileyebiliriz ama bedenimiz hep bizimle. Tek ihtiyacı; düzenli olarak hareket etmemiz ve temiz hava almamız.

 

Zaman mı yok?  İş, ev, eş, çocuklar, yemek ve büyük şehirlerde maruz kaldığımız trafik…. Hepsi çok vakit alıyor, haklısınız. Ama lütfen akıllı telefonunuzun istatistikler bölümünden sosyal medyada haftalık olarak geçirdiğiniz süreyi kontrol edin  ve gelin bana “vaktim yok” deyin.  Buna seyrettiğiniz dizileri, TV programlarını  katmıyorum bile. Bu vaktin sadece yarısını bile harcayarak haftada 3 gün 1 er  saatlik yürüş yapmanıza yetecek vakit bulacağınıza eminim. Yürümek için  ihtiyacınız olan tek şey ise spor ayakkabılarınız! Sonrasında tüm sokaklar ve parklar sizin.

 

Bir gün mantı mı yediniz  afiyet olsun, yarasın  ama ertesi gün sebze yiyin ve hareket edin.

 

Eğer gittiğiniz bir yerde harika bir dilim su böreği mi ikram edildi sakın ziyan etmeyin yiyin ama hamur işlerini evde pişirmeyin ya da satın alıp evde gidip gelip mütemadiyen yemeyin. Arkadaşlarınızla yeyip, içip eğlendiniz mi? Ne harika! Ertesi gün bolca su için, açık havada yürüyün. Haftalık yürüyüşlerden bir tanesini üşenmeyin ve mutlaka deniz kenarında veya ormanda yapın. Bu hem sporunuz, hem de bir çeşit meditasyonunuz olsun. Canınız abur-cubur atıştırmalık çektiyse paketli gıdalardan uzak durup meyvelere, kuru meyvelere ve kuru yemişlere başvurun.

 

Bence meyveler bu gezegendeki en güzel yiyecekler.

 

Meyve yeme alışkanlığınız mı yok? Çünkü büyük anneniz,  siz bebekken üşenmedi, o meyveleri hem sıktı, hem de posalarını süzüp  içirdi size değil mi? Bu yüzden meyvenin pıhtıcığıyla bile fena mı oluyorsunuz? Çok yazık! Ama buna bile çözüm var. İstediğiniz meyve ve hatta sebze suları istediğiniz kombinasyonda ayrı ve veya kokteyl  olarak sunuluyor. Ben gazlı içeceklere meraklıyım diyorsanız. Açarsınız bir soda, karıştırırsınız olur biter.

 

Demem o ki; hiç bir şeyden yoksun kalmaya gerek yok. Sadece kendi dengenizi keşfetmeniz ve bunu hayatınızın bir parçası haline getirmeniz yeterli.

 

“Doktor musun, diyetisyen misin, nesin kardeşim sen  bize hangi sıfatla tavsiye veriyorsun” diyenler olabilir. Hiç biri değilim.  1 hafta sonra 44 yaşını dolduracak sağlıklı ve fit bir insanım sadece. İlkokuldan beri, okuduğum okullara yürüyerek gidip-gelme lüksüne sahip olmuş ve bu vesileyle yürüyüşü hayatımın ayrılmaz bir paçası haline getirmiş birisiyim.

 


Yürümeyi sevmiyorsanız, koşun, bisiklete binin, mahallenizdeki basket sahasında basket atın, paten yapın… Açık havada yapmayı sevdiğiniz bir sportif aktivite bulun ve haftada en az  3 gün düzenli yapın  ve beslenmenizi dengeleyin. 

Hemen bugün başlayın! Altı ay sonra yaşadığınız değişime inanamayacaksınız. Hem yaza hazır olusunuz, hem de sonra bana da dua edersiniz.