24 Aralık 2016 Cumartesi

Bütün bunlar bir seyahate sığarsa…



Harry Potter kılıklı çocukları, sabah saatlerinde oluk, oluk okullarına yürürken görüp, abartılı üniformaları giymek zorunda kaldıkları için onlara üzülürken ve konservatuvar öğrencisi olduklarını sanırken, aslında İngiltere’nin gelecekteki liderleri olduğunu öğrenirseniz…  G.t olursunuz!



Bir İngiliz yemekten sonra kalmanız için ısrar ederken “Where are you? We would further cut watermelon” (Nereye? Daha karpuz kesecektik!  ) derse… Dumur olursunuz!

Londra’daki Hintli taksi şoförü, soyadınızın 'Bahadır' olduğunu öğrenip, kendi isminin 'Bahader', olduğunu ve sizin aslında Türk değil, Hintli olduğunuzu ilan ederse ve yanınızdaki İsveç’li arkadaşınızı buna şahit yazarsa “ Hey she thinks she is Turkish but no she is an Indian” (Türk olduğunu sanıyor ama o aslında bir Hintli)… Abandone olursunuz!



Bir çantanın fermuarları bölümlerinin çokluğu  ömrünüzden dakikalar çalarsa… Londra Heathrow güvenlik geçişinde önünüzdeki adamın, kıstırılıp “kıskıvrak yakalanan” bol bölmeli çantasının, her bir fermuarı  açılıp bölmeleri BÜYÜÜÜK  titizlikle aranırken (bir ara laboratuvara tahlile gönderecek sandım) , sıradaki, epi topu bir şişe parfüm ve yüz kreminiz için size sıra gelmesini  35 dakika beklerseniz... Acayip Kıl olursunuz!



Yıllardır görmediğiniz çocukluk arkadaşınızı, boardingi beklerken görüp yanına gidip, samimiyetle sarılıp öpüştüğünüzde size; “ bak şu tesadüfe sen o kadar feysbukta görüş görüş sonra uçakta karşılaş” derse… Ve sizin feysbukunuz yoksa... Ve bunu löp diye söylerseniz ve o anda, sizin zannettiği kişi olmadığınızı anlarken, siz de, onun, sizi başka biriyle karıştırdığını anlarsanız… Uyuz olursunuz!

Uçakta sol koltuktaki Çinli kız rötarlı kalkış sebebiyle aktarmasını kaçırma korkusuyla tüm sivilcelerini yolup, her 5 dk da bir de kolunuza yapışıp  “uçağımı kaçıracak mıyım?” diye sizden değilleme  beklerse… Sersem olursunuz!

Bunlar olurken, bu defa da sağ  koltuktaki kırk beş yaşlarındaki dişleri telli  (o teller, o yaşta, ne büyük bir talihsizlik!) Fransız da biniş kartını uzatıp “peki ya ben, Dubai uçağını kaçıracak mıyım?” diye kontrol etmenizi beklerse... Teslim olursunuz!



Seyahatten döndüğünüzde, veterinerden geri gelen, bahçedeki hasta kedinin taşıma sepeti üzerine kocanızın adı, kendi soy isminizle yazılıp yeni bir kimlik oluşturulduysa, adalet ( kadınların evlenince kayıtsızca eşlerinin soy isimlerini alma adaletsizliği ile ilgili adalet J) bir kedi sepeti üzerinde bile olsa, kısa süreliğine yerini bulduysa…  Mutlu olursunuz!

Ve daha ötesi en dandik konuları bile mutlu sonla bitirebildiğinizi görüp…. Tatmin olursunuz J

17 Aralık 2016 Cumartesi

Elmadan bir kurt çıkmasından, yarım kurt çıkması daha kötüyse…



Tarih; 29.01.2016,  saat; 20:30,  Sema ile telefonda,  Afyon’a termal otele tatile giden arkadaşının arkasından atıp tutuyor, kahkahalarla koca karı turizmine erken başlamış o diye dalga geçiyorum.

Tarih 30.01.2016  saat gece yarısı. Yer;bizim evin salonu. Yasemin ile  iki litrelik sangriya sürahisinin dibini görmüş  ve içinde son kalan, iyice alkolize olmuş meyve parçalarını yiyoruz. "Yapmadık gitti şu masaj ve hamam keyfini" diye birbirimizi beceriksizlikle suçluyoruz ve hadi artık deyip İstanbul’daki  otellerin ıslak alan kullanımı ve  hamam masaj kese vb.  fiyatlarına bakıyoruz. 

$$$$$

Yuhh  arkadaş! Bu paralara Bursa’ya gider membasında bir gece konaklar ve  keyfimizi hakiki termalda yaparız diyoruz ve Booking.com'dan yerimizi seçiyoruz.

Tarih; 13:02.16 Saat; 9:45 yer Eskihisar-Topçular Vapur İskelesi

Saat; 12:00 Yer Bursa Kervansaray Oteli Çekirge

Saat; 13:00 Yer Kervansaray Tarihi  Hamamı



Saat; 16:00 Yer Otelin masaj odası

Saat 20:15 Yer: Bursa'daki herhangi bir taksi

Akşam yemeği için Çekirge’den FSM’ye iniyoruz. Taksinin radyosunda “..bıdı bıd bıd çekirge”  türküsü çalıyor. Sabah arabayla gelirken  yolda mırıldandığım gibi... Sonraki şarkıya geçiyor radyo. Sözleri farklı ama melodisi aynı olan başka bir iç Anadolu türküsü. Hala bıdı bıd bıd çekirgenin nakaratını aynı ahenkle söyleyebiliyorum.
Hamamda  o kadar çok kalmışız ki ellerim böyle buruştuysa beynime kim bilir neler oldu.

Tarih; 14.02.2016 saat 00.30 akşam yemeğinin ardından, kim olduğunu bilmediğimiz grubun, bildiğimiz Türkçe pop şarkılarına eşliğinde Bursa Hayal Kahvesi’ndeyiz.


Garson üç kez hatırlatmadan ve arkasından “viski aç desek unutmazsın  di mi ama” diye takılmadan sonra suyu getiriyor ve bu  benden olsun diyor. Buna da şükür. Bu saatten sonra kimsenin bize şampanya falan patlatacağı yok :) Kaplıca turizmine yaptığımız bu hızlı geçiş, üstüne üstlük bundan keyif almamız, her şeyin kanıtı.

Tarih; 14.02.2016,  saat; 09.00  yer Kervansaray Oteli kahvaltı salonu


Gördüğüm en kötü açık büfe kahvaltısı fakat kahvaltı salonu hıncahınç dolu. Masa bulmakta zorlanıyoruz. Bulduğumuz masa belediyenin çöp kamyonundan biraz daha az dolu. Fakat çok kıymetli o yüzden birimiz oturup masayı bekliyor, diğerimiz açık büfedeki kalabalığı omuz atarak yardırıp, yiyecek bir şeyler almaya çalışıyor. 

Garson çocuğa masadaki çeri çöpü toplamasını rica ediyorum. Kalabalıktan farımış“ A..ına k .yum böyle işin” gibi bakıyor suratıma. İstifa etti edecek ama yeni aldığı ayfonun takisidi var istifa da edemez, en iyisi gelip masadaki çeri çöpü toplaması. Daha dün  Bizans Kraliçesi Thedora'nın güzellik kürü olan termal sularda  kendi çapımızda prenses, prenses yüzerken bugün  belediyenin çöp toplamayan işçileriyle kavga eden mahalle sakinine dönüştürülüyoruz. 

Hem kraliçe de çirkinmiş çok! Mozaik resminde meymenet yok!


Yoo dostum yoo!  Bunlar bizim keyfimizi kaçıramaz

Ne  ara karar verdik nasıl Bursa’ya geldik  emin değilim… ama her dakikasından keyif aldım.

Elmadan bir kurt çıkmasından, yarım kurt çıkması daha kötüyse, kınadığını yaşamaktan kötüsü de yaşarken keyif almakmış J J J

Bu yazıyla bana kapak olsun, unutmayayım. 

Olur da yeni bir şey yazamazsam da şimdiden herkese iyi seneler ve sevgiler.

2017 harika bir yıl olsun.

7 Aralık 2016 Çarşamba

Siz daha beğenmeyin! Siz daha inanmayın!


Amerikan senatosu havanın soğuyup kışın bastırmasını fırsat bilip, tüm çevreci bilim adamlarının açıklamalarının aksine, “küresel ısınma diye bir şey yoktur, öyle olsa şu an biz üşümezdik” demiş.” Duyunca çok beğendim bu yorumu ve aklıma Çernobil patlamasında koca-koca bakanlarımızın  çayları bardak bardak içip “bakın radyasyon falan yok bunda öyle olsa biz içmezdik” demeleri geldi. Saygı uyandıracak  bilimsel açıklamalar bunlar!
Siz daha inanmayın!

Hep felaket senaryoları, hep bir dram!

Yok buzlar eriyormuş! Kutup ayıları ve penguenler için gelecek parlak değilmiş! Canlı çeşitliliği hızla azalıyormuş! Buzulların erimesiyle deniz seviyesinde 59 cm'e kadar yükselme bekleniyormuş…

Sırayla değerlendirelim;

1-     Bu buzullar yüzünden Titanic batmadı mı? 1500 kişi ölmedi mi? Üstüne üstlük Hollywood’un malzeme haline getirdiği  faciayı, temcit pilavı gibi en az 20-30 kez önümüze getirmediler mi? Hem buz iyi bir şey olsa alkole katılmazdı. Heheheh!
2-      Kutup ayıları beyaz sevimli falan gözüküyorlar ama çok saldırgan hayvanlar. Ayı işte! Penguen dediğin de; hareketsizlikten uçma yetisini kaybetmiş göbeği üzerinde kayan, obez ve ne idüğü belirsiz bir kuş çeşidi…
3-Bu kadar canlı çeşidi fazla değil miydi zaten? Steril kalabalıklar tercihimdir.
4-Bunu da denize sıfır oturanlar, yalı sahipleri falan düşünsünler ya da yalılarının üst katında otursunlar mesela.

Maksat şikayet etmek olsun, hep bir şey buluyor bu çevreciler.

Efendim boğaza yapılan 3. Köprü  ve bağlantı yolları sebebiyle çok ağaç kesilmişmiş! 



Fakat 7 milyar ağaç dikti hükümetimiz!!! Bundan bahseden yok. Hem istihdam da yaratıldı bu vesileyle. Tevazüden söylenmiyor bu kısmı; 7 milyar kolay mı?  40 bin kişi, tam zamanlı, en az 15 yıldır ağaç dikiyor demektir bu ülkede… 
Siz daha beğenmeyin!

Ağaç kesmeden yol yapanlar  da var tabi…




Beğendin mi? 
Ama bir adım sonrasını düşünmeden beğenme…
Ya yolda çişin gelse, benzinin bitse! Hem bu kadar yeşilliğin olduğu yerde insan arabayı sağa çekmek ve bir mangal yapmak istemez mi? Bu bizim ata sporumuz sayılır.

Her yer inşaatmış betonmuş! Nefes alacak yer kalmamış!



Buyurun beton olmayan bir konut projesi size.



Beğendin mi?
Ama bir adım sonrasını düşünmeden beğenme…

Ya bu ağaçlar kurur ya da sevmeyenler tarafından kesilirse veya  ağaçları yok edip bostan yapmak  isteyen olursa... O kadar para verip aldığın evin orman vasfını yitirdi diye imara açılır bu memlekette.

Çevrecilere sesleniyorum; nefesinizi boşa tüketmeyin. Alışmadık dötte don durmadığı gibi, bu memlekette de çevrecilik durmaz.